18 Mart 2012 Pazar


Hayat ile yazı, sanat ile gerçek, gül ile kelam arasında kaldığımızda, hiç kimse gülün varlığından, dahası gülün anlamlarına ilişkin kelimelerin de var olduğunan habersiz değildir çünkü. Çünkü kalbe konuşur gül ve herkesin kalbi vardır. Öyleyse gül herkes iledir ve herkes içindir.

Bilen biliyor gören görüyor, “Gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz”, deyip bir tarafa çekilmek mümkün iken ve aramızdaki bunca eski hikayeye rağmen gülle küsü önleyen yine gülün kendisidir. Gülle küsülmez, gül reddedilmez. Yalnızlık kuşatması altında acı verirken bunca, suya dökülen tek sap gül, yine de bütün acıların son bulabileceği yegâne yerdir.

Gül sonuç değil sebeptir. Tezahür değil kaynaktır. Gurbet değil sıladır. Dağınık değil mutlaktır. Suret değil asıldır. Geçmişe ve geleceğe ertelenemez gül, hakikat-i sabitedir, o kadar ki adı kendinde saklıdır. Her defasında yenidir gül, yeni gibi değildir. Gül tükenmez ışığı ödünç değildir. Işığı tükenirse gül gül değildir.

Bir gül yazısı için mevsim geç gibi görünebilir
Ancak yine de bir gül yazısı yazmak için vakit hiçbir zaman geç değildir.


Nazan Bekiroğlu

Hiç yorum yok: