23 Ocak 2013 Çarşamba

Kardeşlerim

 
"Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim."

 Hz. Muhammed (s.a.v)

Sevgili Dost


Ve...


 
 

Posta Kutusu

Canım...
Canfezam...
Cancağızım...
Can Tanem...
Can İçrem...
Gözümün Nuru...
Gönlümün Sultanı...
Bahçemin Baharı...
Gözünü Sevdiğim...
Canına Yandığım...
Kurbanın olduğum...
Şimdi hemen yanında sıcağında olmayı doyasıya ama hiçbir zaman doyamadan bakmayı, elini elimin içine almayı, öpüp koklamayı, başımı sana yaslamayı, dizine yatıp uyumayı öyle çook isterdim ki.. Sen öyle ben, sen öyle benimsin ki, hiç aklımdan gitmeyenimsin. Ben nefes aldıkça sen kalbimde atansın. Her an acaba şimdi ne yapıyor, iyi midir, canı sıkılıyor mudur, kimler vardır yanında gibi bin bir soruyu kendime sorduğum kimine kendim cevaplayıp kimini yanıtsız bıraktığım sorularımın Öznesisin.
“Benim bir canla sevip Bin özlemle andığım..”
Niye yazıyorum şimdi bunları? Şu mübarek akşamda sana olan sevgimi, aşkımı temize çekmek istedim. Ben zaten biliyorum bunları. Sen de bil istedim. Bilmiyorsan bil, biliyorsan da eğer asla unutma istedim.
Rabbime binlerce kez şükür olsun! Beni sana, seni bana, bizi birbirimizle halleştirip Bir eylediği için. Tıpkı senin bana dediğin gibi işte. Ben bu yaşımda gözüm bile yeni açılırken nasıl bir lütufla donatıldım böyle.
Bilirim Aşk yolunda Allah rızası için daha gidilecek çok yolum, çook eksiğim vardır. Rabbim bende yanan bu Aşk ateşini söndürmesin. Beni bu Ateş yaksın küle döndürsün. Ağzımdan Allah'ın kelamı dışında tek bir söz çıkmasın isterim. Değer bilmeyenlere inat ben değer bileyim.
Sen benim dünyalığımsın. Ama bu dünya yetmez Ahiretliğim de ol. İki cihanda da Rabbim bizi birbimizden ayırmasın.
Ben seni şu yüreğimle yalnız Allah rızası için seviyorum. Sana baktıkça Şükrediyorum.

Yanlışım olmuşsa Affola,
Aşksın.
Aşk ile , Dua ile kal...



23/01/2013                20.17



Hep'im, Hiç'im, İç'im...
Hayati Meselem.
Leylâm.
İyi Geceler...


23/01/2013            22.23

20 Ocak 2013 Pazar

Ben Sadece Sevdim

Ayın yüzüne çizdim yalnızlığın resmini
Gözlerine ışık ektim sığıntı yıldızların
Hasta yüzlü gecelerin ağarmış saçlarında
Karanlığı okşadım
En doyumsuz hazlarını yaşadım da zamanın
Sensizliğe alışamadım a gülüm
Yalnızlığı sevemedim
Ben sadece seni sevdim

Ben sadece seni sevdim
Seni düşledim sadece
Yılları yollara saldım
Hasretinle parçaladım kabuğunu zamanın
Yolları yıllara böldüm
Boyutsuz bir mekan buldum düşümde
Gönlüm yitik baharların matemini tutsa da
Ben sadece seni sevdim

Ben sadece seni sevdim
Seni düşledim sadece
Bahar kokulu saçlarından
Düştü avuçlarıma
Kanatları ıslanmış bir kelebek
Ellerime bulaştı kanı tüm çiçeklerin
Gözlerinden gecenin perdesini kaldırdım
Ölümsüzlüğü tattım
Ölüm yoldaşım oldu
Başımı bedenimden azat eyledi sevdan
Ben sadece seni sevdim

Kirpiğinden asılırken bulutlar
Islak yıldızlara benzer gözlerin
Apansız bir deli rüzgar
Saçlarını savururken mehtabın
Yıldızlar dökülür avuçlarıma
Su yanar
Ve gölgeler uyanır ötesinde gecenin
Gönlüm en yanık türküsünü bestelerken gurbetin
Ben sadece seni sevdim

Ben sadece seni sevdim
Seni düşledim sadece
Kimine bir dişi ten yetiyordu
Kimine bir çift derin göz
Bana adın yetti a gülüm
Adın dilimde tespih
Ben sadece seni sevdim

Esmer bir sessizliğin kucağında yıldızlar
Ay gölgeli sulara değdirir saçlarını
Her sabah mavi mavi esneyip durur sema
Bulutların koynunda uykuya dalar güneş
Ben hep seni sayıklarım
Ve adını saklarım
Güllerin şebnemine
Ortak etse de sevdan bülbülün matemine
Ben sadece seni sevdim

Sen yoksan
Yürek noksan
Ve yetersiz her yorum
Renksiz düşler sesimi taşımıyor kuşluğa
Gök sükutun rengine boyanmış bir uçurum
Açılır yıldızların penceresi boşluğa
Gözlerine tutunmazsam
Düşerim biliyorum
Kanat açıp uçmayı sevdan öğretti bana
Ben sadece seni sevdim

Şimdi bir boşluktayım
Bedenimsin bünyemsin
Düşlerin ülkesinde
Adım sanım künyemsin
Bakışın yer gülüşün gök
Saçın gece yüzün gün
Velhasıl tüm dünyamsın
Ben seni tanımadan önce de
Seviyordum a gülüm

Ben sadece seni sevdim
Seni düşledim sadece
Bahar değildi yitirdiğim
Kirpiğimde donan kardelenleri
Yüreğimde saklanan cemreleri
Kanımda açan gülleri
Ve sükutu besteleyen bülbülleri
Hiç sevmedim
Ben sadece seni sevdim

Ve bu şehri hiç sevmedim
Hiç sevmedim buraları
Kapısına çelik atlar bağlanmış
Bu beton mağaralarda seni bulmam imkansız
Oysa ki ta ezelden aşinadır güzelliğine gözlerim
Bakışın göz süzüşün gülüşün kaş çatışın
Genlerime kotlanmıştır suretin
Bil ki
Ben seni tanımadan önce de
Seviyordum a gülüm

Buram buram hasret kokan
Efil efil gurbet tüten
Türkülerle büyüdüm
Anamın ninnisinde sesini duydum senin
Kimdin
Neredeydin
Bilmedim
Bilmek de istemedim
Sevmek bir görevdi deli gönlüme
Ben sadece sevdim

Ben sadece seni sevdim
Seni düşledim sadece
Issız bir dağ başında bir çoban ateşine
Düşen yağmur damlası idi ıslak gözlerin
Seni umut çiçeğine yayla eyledim
Vuslatın seraba döndüğü çölde
Göçebe gönlüme Leyla eyledim
Ah ben öylesine sevdim ki seni
Gurbeti düşlere sıla eyledim
Ben sadece seni sevdim
Sadece seni...

 

 

15 Ocak 2013 Salı

ÜŞÜME ZAMANI ŞİMDİ


 
Üşüme zamanı şimdi.
Tir tir titreme zamanı.
Güneşten uzaklaştırılan dünyanın çehresinde "soğuk" yaratılıyor sonsuz bir ustalıkla.
Öyle birden olmadı bu. Gündüzün geceye dönüşümü gibi ağır ve usul usul.
Yapraklarından soyunmuş ağaçlar, dallarında kuşlar, küçük başlarını göğüslerine gömmüşler, kanatlarını sımsıkı kapamışlar uyukluyorlar, soğuk rüzgâr estikçe tüyleri hafifçe havalanıyor sadece.
Arabaların çoğunun camları sımsıkı kapalı, sıcak hava üfleyen klimalar camları buğulandırmış. Apartmanların çatısından yükselen duman, ağır ve yılankavi bir dalgalanmayla havaya karışıyor. İnsanların ağızlarından çıkan buhar, yaşamın ilk ve son alameti olan nefesi görünür kılıyor.
Paltolarına, atkılarına, şallarına sarılıyorlar üşüyenler sımsıkı.
Artık ellerini ceplerine sokmanın ve ısınmanın sevincini buluyor insan.
Üşümenin en güzel yanlarından biri, sonunda bir sıcaklık bulup ısınmak.
Soğuk demek sanki sarılmak demek.
Sokak kedileri kuytu bir köşede büzüşmüşler, birazdan merhametli bir kalbin getireceği yiyeceği bekliyorlar sabırla. Bu da iki kalbin birbirine sarılarak ısınması demek.
Yaz güneşi ne kadar bunaltıcıysa, kışın ayazı o kadar uyuşukluğun düşmanı.
Hışımla esen soğuk rüzgârla, hayat silkinip kendine geliyor.
Geceleri, gök, dondurucu ayazda berrak mı berrak.
Ayaz geceler, gökyüzünün önündeki perdeyi yırtıp atıyor.
Pencerenin bir sıcak tarafı var artık, bir de soğuk tarafı. Sıcak tarafındaki buğu üzerine kelimeler yazılıyor. Buğu geçince uçup gidecek kelimeler bunlar, tıpkı hayat gibi, geçici.
Düşler sıcak odalardan soğuk caddelere akıyor. Yüzünü asıyor zaman bir kış soğuğunda.
Parmak uçlarından saç diplerine kadar bir başka hissettiriyor kendini hayat.
Tenha sokaklarda loş ışıklar halinde dolaşıyor hayat.
Yürümeli, yürümeli, yürümeli, soğukta.
Üşümeli.
Kimi duygular ancak soğukta hayat bulur. Kış meyveleri gibi.
Buz tutan düşüncelerin yegâne şifasıdır soğukta yürümek.
Yürümeli, yürümeli, yürümeli soğukta, eller cepte, gözler uzaklarda, üşümeli.
Rahatına ve keyfine düşkünlük, eninde sonunda düşkün olduğu şeyin hışmına uğrar. Cezalar, amellerin cinsine göredir. Alkole düşkün olanın, en büyük zararı ondan çekmesi gibi.
Kim ki rahatına düşkündür, soğuktan şikâyet üstüne şikâyet eder, onu düşman beller, kendini soğuktan ve üşümekten sakınır mı sakınır. Soğuktaki nimetler de sakınır kendini ondan.
Sabahları yürüyüş önerisi yaptığım kişilerin en büyük itirazı şu olur: "Ama üşüyorum."
İyi ya işte, üşümek için yürümeli.
Soğuk, uyuşuk bedenlerin içine canlılık üfler hâlbuki.
Geçenlerde biri, birine anlatıyordu: "Bir haftadır havanın nasıl olduğunun farkına varmadığımı anladım. İşten eve arabayla geliyorum. Kapalı otoparka park ettiğim arabadan iniyorum, gün yüzü görmeden asansörle daireme çıkıyorum. Aynı şekilde, hiç dışarı çıkmadan evde arabama binip işyerime gidiyor, arabayı yine kapalı otoparka park edip asansörle çalıştığım kata varıyorum. Dışarısıyla temas etmeden yaşıyorum."
Ne hazin değil mi?
Keyif ve rahatlık uğruna, hayattan oluyor insan.
Cildine dokunamıyor rüzgâr.
Üşümeyi unutmak, iliklerine kadar işleyen bir histen mahrum kalmak değil de nedir?
Soğuktan tüylerin diken diken olamaması ne büyük kayıp.
Soğuktan büzülememek ne büyük bir mahrumiyet.
Çünkü soğuğa maruz kalıp üşümeyenler, sarılmayı da unuturlar.
Üşümeyenler, eninde sonunda üşüyenleri de unutur.
Sıcakta gevşeyen ruhlar soğukta dirileşir hâlbuki. Kışın ayazında, soğuğun bahçesine açar bazı duygular.
Kar mesela, kışın ayazında yaratılır da lapa lapa yollanır.
Soğukta daha çok düşünür insan üşüyenleri. Sokaktaki kedilere, köpekleri soğukta daha çok merak eder. Fakir fukaranın hali, şefkatine daha bir takılır insanın. Altı delik bir ayakkabı soğuk bir kış gününde delip geçer insanın da kalbini.
İçin için soğukta daha bir sızlar kalpler. Başkaları için soğukta daha çok atar.
Soğuğu unutmak üşümeyi unutmaya, üşümeyi unutmak kendini unutmaya, kendini unutmak başkalarını unutmaya götürür insanı.
Üşümeyen, üşüyenlerin halinden anlamaz.
Üşüyenlerin halinden anlamayan, eninde sonunda kendini de anlamaz.
Kendini anlamayansa, hiçbir şeyi anlayamaz artık...

11 Ocak 2013 Cuma

Gayre Meyletmez...



Gayre meyletmez gönül, cân başka cânân istemez.

Bir olur şehre hükümdâr, iki sultan istemez.

Serçe Kadar


Ayrılık



Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, 
ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, 
ne de turna katarı gökte.. 
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık... 
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, 
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine... 
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi...



Bildiğini Düşünüyorum



Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, 
tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. 
En azından tüm bunları hissettiğini. 
Belki de böyle bir beklenti benimkisi. 
Çünkü bunları sana asla söylemeyeceğim. Asla söyleyemeyeceğim. 
Oysa o kadar dilimin ucundalar ki. 
Rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, 
giderken başını bir kez geriye çevirsen, 
ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda. 
Uzunca susuşlarım, 
ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, 
bakışlarımı kaçırışım hep bundan...