29 Eylül 2011 Perşembe



"Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
Gözlerimin içine bakmaktan korkma.
Sen adımını attığın andan itibaren
Hira dinginliğine dönüşecek ortalık."


 Böyle der gibi baktı bana ve ben ona iyi gelemediğim için nasıl çaresiz hissettim kendimi. Ellerim ve gözlerim Allah'ın Şafi isminden sunabilseydi keşke sevgili dostuma.İnşirah Suresi'ni okuyanların ereceği ferahlığa erebilseydi tüm benliği...

Sevi Şiiri

Ben senin en çok sesini sevdim 
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi 
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren 
Bana her zaman dost, her zaman sevgili 


Ben senin en çok ellerini sevdim 
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak 
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde 
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak 


Ben senin en çok gözlerini sevdim 
Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil 
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar 
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil 


Ben senin en çok gülüşünü sevdim 
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran 
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri 
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman 


Ben senin en çok davranışlarını sevdim 
Güçsüze merhametini, zalime direnişini 
Haksızlıklar, zorbalıklar karsısında 
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini 


Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim 
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini 
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada 
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini 


Ben senin en çok bana yansımanı sevdim 
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni 
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim 
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni... 



Ümit Yaşar Oğuzcan

28 Eylül 2011 Çarşamba

GÜLÜM'E


ama ben en çok şeyi ,
en kısa zamanda sana söyledim..
yalnız sana.


özdemir  asaf

26 Eylül 2011 Pazartesi







Bu yolların hepsinde yürümek istiyorum.
Saatlerce...
Yoruldukça oturup yere, etrafı seyrederek,
Kimi zaman sararmış yapraklara dalıp giderek...
Hiç acele etmeden,
Her adımın hazzını tüm benliğimde hissederek.
Öyle sakin,
Öyle dalgın,
Öyle coşkulu,
Öyle sessiz,
Öyle mutlu,
Öyle işte...
Nasıl bir keyif olur benim için var ya!

***Bahar Nefesi***

25 Eylül 2011 Pazar

Dostları Olmalı İnsanın

Dostları olmalı insanın,
Aynen gemilerin limanlari gibi.
Zaman zaman uğradığın,
Yükünü boşalttığın,
Dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda.



Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
Geri döneceğin günü bekleme umuduyla,

Bazen rüzgara o açmalı yelkenini,
Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla,
Halatlarını çözmeli.
Seni çok ama çok özlemeli...



Dostları olmalı insanın,
Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.
Düşünmediklerini düşündüren,
Seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen,
Gerektiginde senin için ateşi yutabilen.
Yolunu ısıtan ustan olmalı,
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini,
Sana verebilmeli soğuk bir kış gününde,
Üzerindeki tek gömleğini.


Oğuzkan Bölükbaşı

Tüm Hayat Bir An Gibidir

Tüm hayat bir an gibidir
Bazılarımıza göre, hayat karanlık bir kuyu!..
Son derece ağır bir yük!..
Her gün, her şey biraz daha kötüleşiyor!..
Nokta kadar bir umut ışığı bile yok!..
Böyle düşünüyorsanız bilin ki bu "Müslümanca" bir bakış açısı değil...
Hz. Âdem böyle düşünseydi Havva’sına, daha sonra da
Cennet'ine kavuşamazdı...
Hz. Yusuf böyle düşünseydi, kardeşleri tarafından itildiği karanlık kuyudan dışarı çıkamazdı...
Hz. Yunus böyle düşünseydi, baliğin karnında kalırdı...
Hz. İbrahim Nemrut’un ateşinde yanardı...
Peygamberlerimiz en zor anlara bile teslim olmadılar;

içlerindeki imana ve iman kaynaklı umuda tutunup, kurtuldular.
Böylece her şart altında umut ışıklarının varlığını ispatladılar.
Bilin ki, umut ışıkları hiçbir zaman tümüyle sönmez:

Çünkü her halimizi gören ve bilen BİRİ var...
Öyleyse umutlanalım:
Hz. Yusuf'u karanlık kuyuda bulup kurtaran, bizi de güçlüklerden kurtarabilir...
Hz. Yunus'u balığın karnından kurtaran, bizi de iç karanlığımızdan kurtarabilir...
Hz. İbrahim’i Nemrut ateşinden kurtaran, bizi de şeytan ateşinden kurtarabilir...
Şu halde "çaresizlik" yoktur...
Sadece kendini öyle hissetmek vardır!

Hayat dikkat ister!..
Çünkü bir kere yaşanır.
"Deneme-yanılma" metodu uygulama şansımız yoktur.
Iskaladığınız anları geriye dönüp yeniden yaşayamazsınız.

Tekrar tekrar başlayamazsınız.
Bu bakımdan her an, son an kadar değerlidir.


Yavuz Bahadıroğlu
...hakiki bir mü’min,
yürekten

“Allah’ım, Sen benden razı ol, yeter!”
diyebilendir.


Resulullah süper bir insandı.

Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
Resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi, 
ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam. 
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım. 
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem 
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz. 

Resulullah azrail’i yolda görse tanırdı; 
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu, 
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı. 

Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi; 
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız? 

Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’; 
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’ 

ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’; 
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz

Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı; 
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu. 

ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının... 

anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf… 

Resulullah çok şanslı bir insan 
annesi öldüğünde o küçücüktü; 
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim, 
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz. 

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz! 

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince 
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz 
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü 
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.

Ah Muhsin Ünlü

23 Eylül 2011 Cuma

22 Eylül 2011 Perşembe

Bugün inceyim...

Ne savaşlar, ne düşen kentler, ne karmaşa, ne kaos; hiçbiri,hiçbiri değil inceliğimin sebebi. sanki yeryüzünde hiç kimse yok, bir tek ben varmışım gibi; sanki ilk insanın yeryüzüne atıldığında duyduğu o gariplik, o yalnızlık, o şaşkınlık, milyarlarca insanın bilinç altından geçerek gelip bende konaklamış gibi; sanki bütün gövdem iyilikle yıkanmış ve her şeyi affetmeye hazır getirilmiş gibi...

Bugün inceyim...

Ama ne yaşadığım dünyayla, ne öteki insanlarla, ne geçmişimle ilgili değil inceliğim. Sanki her şeyden koparılmış ve kendi insanlığımla baş başa bırakılmışım gibi: Yalnızca benimle, benim ruhum arasında...

Ali Ayçil / Ceviz sandıklar ve Para Kasaları

20 Eylül 2011 Salı

O dalgalara ihtiyacım var şimdi benim,,,
Zihnimdeki sessiz çığlıkların sesini bastırsın diye...
Sen ki ey Gül! Kendini acıtmak istiyorsun.
Ama güller kendine batamaz bilmiyor musun?

19 Eylül 2011 Pazartesi

Susuyorum... Çok İyi...

Çok iyi susuyorum ben...Söyleyecek onca şeyim varken susuyorum.Susmak dediğim o uçurumun kenarından kayıveriyor ayağım ve düşmeye başlıyorum.Öfkem, kırgınlığım, yüzümdeki acı tebessüm, içime hapsolan özgürlük sevdalısı kelimelerim ve ben hep birlikte gittikçe daha derine doğru yuvarlanıp gidiyoruz.Ben susuyorum, konuşmam gerektiğini bilmem hiçbir şey ifade etmiyor.İfade etse de dilimden konuşmak gelmiyor.Lâl kesiliyorum.Susuyorum... Sustukça soluyorum, başkaları çiçek açsın diye en büyük eziyeti kendime yapıyorum.Dilim lâl kesildikçe aksine kafamın içi kelimelerin sert rüzgarla ordan oraya uçuştuğu bir vadiye dönüşüyor.Rüzgarın uğultuları kulaklarımı sağır edecek gibi oluyor ama mecburen dinliyorum..Dinliyorum..Benim canım acıyor, çok acıyor... Sonra günler günler sonra bir daha ki sefere kadar  o uçurumdan çıkıyorum.Ve yine o uçuruma bir kez daha yuvarlanacağımı biliyorum...
***Bahar Nefesi***
Suda kelebekler olsaydı balıklar gibi
Ölmeselerdi diyordun
Sen balıkları izliyordun denizde
Bense düşlerinde kelebekler uçuşan
Bir yunustum yüreğinde
Bilmiyordun
Her ağladığında gözyaşlarınla
Nasılda vuruyordum kirpiklerine
Kelebekler uçuşuyordu dört yana
Süzülürken yanaklardan aşağı
Silmiyordun

Bir aşk bu kadar tenha
Bir ah bu kadar ağır mı olur
Su anlayamazsa yunusun düşlerini
Kelebekler boğulur.

NurullahGENÇ

16 Eylül 2011 Cuma

...YAŞA...

"Her zaman bir kitabın sonuna yaklaşır gibi yaşa..
Lunaparkta kaybolmuş gibi yaşa..
Oyuncak dükkanında kaybolmuş çocuğun iştahıyla yaşa..
Kaybolmuşluğu unut, etrafına bak!
Yüzmek gibi yaşa, boğulmak gibi değil..
Uçmak gibi yaşa, düşmek gibi değil..
Kuş sesleriyle bir ağacın gölgesinde uzanır gibi yaşa..
Kaşık kaşık çikolata yeyip, ellerini beyaz tişörtüne silen çocuk gibi yaşa..
Saatlere bakmadan yaşa..
Beklemeden yaşa..
Yorulmadan yaşa..
Bir tırtılın kelebek olma hayali vardır,
Senin de bir hayalin olsun..
Öyle yaşa işte!
Boynu bükük soru işaretlerini boşver.. Dik ünlemlerin var.
Noktaları at çöpe, kucak dolusu virgül getirdim sana..
Allah'ın sana uzattığı beyaz kağıdı geri çevirme...
Yani diyorum ki;
Yaşa da,
Nasıl yaşarsan yaşa!"

-Mornie Menel-

15 Eylül 2011 Perşembe

      Sana yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağmurlu bir coğrafyada yaşadığımızı söyleyecekler. Gerçek olan senin mevsimindir oysa. O günün nasıl geçeceğini anlayabilmek için gökyüzüne bakman gerekmez. dönüp yüreğine bak. Yağmurlar ve güneş yüreğinden süzülür. gerçek olan yüreğinin mevsimidir, senin mevsimindir. Her sabah uyandığında gözlerinden dünyaya saçılandır mevsim. Güneş senden doğar ve yağmur senin gözlerinden düşer yeryüzüne.
      Sana atlaslar, haritalar gösterecekler. Adına sınır dedikleri bazı çizgilerle çevrildiğini göreceksin yaşadığın yerlerin. Bütün bunlar kurmaca. gerçekte tüm yeryüzü Allah’ındır ve gerçekte yürüyebildiğin kadar senindir tüm coğrafyalar...

Tarık Tufan

13 Eylül 2011 Salı

"Annem, "oğlum akşam eve erken gelir misin?" dedi. Neden anne dedim, "hiç" dedi "konuşuruz biraz." İçim acıdı. Hemen her gün laflarız annemle, ama uzun süredir konuşmuyoruz. Yani konuşur gibi konuşmuyoruz. Günlük rutin seslenmeler oluyor haliyle ama anneme "Anne, nasılsın?" demeyeli on yıl olmuştur en az.."
Ali lidar
" Üzülme kelebeğim…Bugünü atlatırsak, yarın diye bir şey yok... "         
Ah Muhsin Ünlü
 ( Bu söz bugün bir yerlere mutlaka not düşülmeliydi, nasip burası oldu. )

12 Eylül 2011 Pazartesi

Hani gül koklarsın,
kokusu çok güzeldir,
iliklerine kadar hissedersin.
ve hatta kokusu kalır tüm benliğinde,
hemen yine koklamak,,

daha doğrusu hissetmek istersin,
Ama anlatamazsın...
hissettiğin ordadır,yanıbaşında,
ama kelime bulamazsın...
Bugün kü yürüyüş te öyle bişeydi...

Yağmur herkesin üstüne yağıyor,

ama,
herkes yağmurun ellerinden tutamıyor ya...
öyle bişey de olabilir.

Hani yağmuru beklerken özlersin,
Ama yağmur damlaları üzerine düşmeye başladığında,
ne kadar özlediğini asıl o zaman farkedersin...
Çünkü varlığını hissedersin...

Ya da sonsuz üç nokta ( ... )

*** Bahar Nefesi ***

Bir Damla Dua.

"Kalplerimize kar tanesinin paklığını indir.
Mutluluklarımızı kar taneleri sayısınca çok eyle.
Hüzünlerimizi rahmetinin dokunuşuyla kar taneleri gibi erit.
Dostluklarımızı her bir kar tanesi gibi özel ve güzel eyle.
Bizi senin rızan yolunda uçuşan kar taneleri eyle.
Günahlarımızı gufranının karında yıka ve temizle.”

Senai Demirci
Ne güzeldir birine, iyi ki varsın diyebilmek...

11 Eylül 2011 Pazar

" İyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmura bakmayı cam arkasından
İnsandan insana şükür ki fark var
Birine cennetse birine zindan
İyi ki bilmiyor kalabalıklar "
Sezai Karakoç



Şimdi böyle yağmur yağsa ve ben dolaşsam tek başıma sokaklarda...Mutluluk desem adına da...
 

10 Eylül 2011 Cumartesi

''Hayatı, bir kitabı okur gibi geriye yaslanıp okuyamazsın.
Direniş ayakta filizlenir, yürüyüştür ayakta kalmanın besini.
Geçiştirilmiş bir yaşamın, zayıf kalmış kalbini taşıyorsun.''

Tarık Tufan / Kekeme Çocuklar Korosu

Burası Sinop.Benim fotoğraf makinemden...
İstisnalar hariç...
Burası, olduğu gibi görünmeyenlerin gezegeni.
Yağmurlarım, vazgeçilmezlerim...
Öğrendim ki ;
yaşamak, acının ölçüsünden geçerken,
rahmet yağmurlarıyla ıslanmaktı.

Allah’ım;
imtihan yollarında yürürken ,
ruhunun üstünde şemsiyelerle gezinenlerden
ve rahmetinden ümit kesenlerden olmaktan,
Sana sığınırım…
" Ruhlar incelmeden incelikleri asla göremez. "
İskender Pala

9 Eylül 2011 Cuma

Kitaplara bir de bu pencereden bakın.

kitaplar da yalan söyler..
en yakın dostun nasıl söylüyorsa senin için.. iyiliğini düşünür aslında. ya da düşündüğünü sanar.
yalancı ve süslü baharlar sunar sana.
ama kitabı aldığımda elime,
dalınca içine beni delik deşik etmeyen kitap sınıfta kalmıştır.
” Allah belanı versin , bitirdin beni ” dediğindir kitap.
acaba ne olacak diye merakla koşup eline aldığın kadar okumaya çekindiğindir kitap..
canımı acıtan kitaplar okudum , hepsi bir yaprağımı düşürdü.

kitapların bir mevsimi olsaydı sonbahar olurdu bence..
bize en çok yakışan hüzün çünkü.

Sakin Nun

SUSMAK NEDİR Kİ....

Susmak nedir ki...
Sessizce durup bakmak mı akıp giden hayata?
Öyle ise susuyorum çok zaman, bakıyorum öylece.
Kıpırdamayan dudaklarımın yerine,
Göğsümü zorlayan kalp atışlarımla bakıyorum her şeye...

Susmak nedir ki...
Sözsüz kalmak mı, olan biten her şeye karşı?
Öyle ise susamıyorum çok zaman ben,
Sözsüz kalmadım çünkü hiç.
Aksine yığınla sözler biriktirdim lugatımda.
En güzel şekilde süsledim kelimeleri telli duvaklı gelinler gibi...

Konuşmak nedir ki...
Kelimeleri bir araya getirip, cümle cümle ses olmak mı?
Öyle ise konuşuyorum ben çok zaman
Sesler çıkarıyorum, duyabilen her kulağa
Anlaşılıyor mu dediğim, orası muamma!

Konuşmak nedir ki...
Meramını dile getirip, merhemini aramak mı?
Öyle ise konuşamıyorum ben çok zaman.
Yani ses çıkarıp söz oluyorum da,
Söz edip, merhem bulamıyorum yaralarıma...

Kime göre nedir susmak ve konuşmak?
Kime göre anlamdır, kime göre ziyan!

Her şeyi sorgulayan, sorgu meleği gibiyim,
Sol yanıma yazıyorum bir çok şeyi sanki.
Onlarca soru ve hiçlerce cevaplarla doluyum
Neyin intikamını alıyorum kendimden.
Ya da neyin mükafatını bekliyorum ki...

Düşünüyorum,susmak ve konuşmak arasında ki mesafe ne kadar uzun olabilir?
Kaç say sonrasında anlama kavuşabilirim?
Beni anlamsızlaştıran onlarca şeyin aslında anlamlı olduğunu nasıl anlatabilirim
Susmak ve konuşmak arasında ki o ince çizgiyi nasıl kalınlaştırabilirim,
Kaç sus sonrasında ses olabilirim ben?
Kaç ses sonrasında anlam!?
Alıntı ( Her Neysem )

8 Eylül 2011 Perşembe

Bugüne kadar milyonlarca insan pes etti.
Öfkelenmiyorlar,
Ağlamıyorlar,
Hiçbir şey yapmıyorlar.
Yalnızca zamanın geçmesini bekliyorlar.
Tepki gösterme becerilerini yitirmiş onlar.
Sense üzgünsün.
Bu da senin ruhunun hala canlı olduğunu kanıtlar.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Kalbinde çözülmeden kalan herşey için sabırlı ol. Soruların kendisini sevmeye çalış, kilitli odalar ve yabancı lisanda yazılmış kitaplar gibi. Cevapları şimdi arama. Şu anda cevaplar sana verilemez, çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın. Bu, herşeyi yaşama meselesidir. Şu anda senin soruyu yaşaman gerekiyor. Belki daha ileride farkına bile varmadan, günün birinde kendini cevabını yaşarken bulacaksın.

~Robin Sharma~

6 Eylül 2011 Salı

HÜZÜN





Hüzün, bir hazin kelime... Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de. Bazen bir gözde görürüz onu, bazen bir yüzde. Bazen bulutlarla gelir, bazen lodoslarla..  
İskender Pala
Seviyorum...
Daralıp bunaldığımda doğaya bütün sırlarımı verip rahatlamayı,
huzur bulmayı...
Seviyorum...
...En çaresiz olduğum zamanlarda,
ne büyük çarelerle donatılmış olduğumu fark etmeyi...
Seviyorum..
Beni üzen kıran insanları affetmeyi..
Seviyorum...
Her şeye rağmen hayat güzeldir diyebilmeyi, gülümsemeyi...
Çiçekleri, yeşili, maviyi, kelebekleri, denizi, gökyüzünü ,bulutları..
Rabbimin yarattığı, "OL" deyip oldurduğu şeyleri...

Seviyorum...
Çocukluk insanın şiir halidir; diğer dönemleri ise düzyazı..

İ. Tenekeci.
 

5 Eylül 2011 Pazartesi

Sen Ben'sin

Sen Ben'sin...
Yıllardır arayıp da bulamadığım,
Varlığından haberdar dahi olmadığım.
Bulduğumda da aslında kendime geç kaldığım bir Ben'sin...
...Elleri ellerime, teni tenime yabancı bir Ben.
İçimde yıllarca adını bilmediğim ama adına adsız hayaller adadığım bir Ben.
Ben'im bir yarımı taşıyıp hiç tanımadığım bir Ben .
Sen Ben'sin işte o Ben.
Sözler kifayetsiz artık benden bir Ben'i anlatırken…
Bir gün sen gülerken...
Işıldarken gözlerin...
Ve kendini ''en rahat'' hissederken yanımda...
Bir damla parlayacak yanağında.
Ben, dokunacağım ona;
Ve işte seninle ilk kez o zaman tanışacağız!


Muammer Erkul
Belki de sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu insan...
Kuşlara benzer kelimeler, odana dolarlar bir akşam. Nereden gelirler bilinmez. Kâh çığlık çığlığadırlar, kâh sesleri işitilmez. Çiçeğe benzer kelimeler, turuncu, erguvan, beyaz. Bir rüzgâr sürükler hepsini. Bulutlara güven olmaz.


Cemil Meriç

4 Eylül 2011 Pazar

Gökler Ağlıyor
‘Biz’ Ağlamışız Çok Mu?

[N.F.K.]
kız : zaman  herşeyin  ilacıdır.
erkek:  ya  zamanın  kendisi  hastaysa..?
kız : zaman  herşeyin  ilacıdır.
erkek:  ya  zamanın  kendisi  hastaysa..?

3 Eylül 2011 Cumartesi

Kalem, gönülden aldığı su ile yaşayan bir güldür.

ÖYLE...

Mürekkebine göre barındırırım insanları, herkes kendi yazısını kendi yazar hayatıma. Gülüşler geçer üzerinden yazıların, sahtelikler yıpratır... Ucuzsa mürekkebi; yazan siler kendini, herkes kendi yazısını yıpratır aslında. Ben silmem kimseyi, içten yazılmamış her yazı zamanla uçup gider.

Selim Akgün

2 Eylül 2011 Cuma

1 Eylül 2011 Perşembe

sokakta giderken, kendi kendime,
gülümsediğimin farkına vardığım zaman.
beni deli zannedeceklerini düşünüp,
gülümsüyorum..

orhan veli kanık

EYLÜL

Hoşgeldin Sonbahar...
Hoşgeldin yağmur, hoşgeldin rüzgâr...
Hoşgeldiniz daldan düşen sarı yapraklar...