28 Eylül 2012 Cuma



Ayak İzleri

    Gökyüzünde adamın hayatından sahneler görünüyordu ve her sahne için adam kumlarda iki çift ayak izi görüyordu. Bir çift kendisine, diğer çift Tanrıya ait...
    Hayatının tüm sahnelerini izledikten sonra büyüleyici birşry farkediyordu. Belli zamanlarda kumda sadecebir çift ayak izi oluyordu. Ve bu tek kişilik izler sadece hayat yolculuğunun en zor ve acılı zamanlarında ortaya çıkıyordu. Adam bu gözlemini Tanrı ile paylaşıyor ve yardıma en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde tek başına bırakıldığı için ne kadar hayal kırıklığı yaşadığını söylüyordu. Tanrı ise sevgiyle, o aclı dönemlerde adamı nasıl taşıdığını anlatıyordu....

14 Eylül 2012 Cuma

düküldü yıldızlarım, göğüm karardı.
hüzün doğarken, sürûrum ölüme vardı.
hayat işte... med ve cezir...

10 Eylül 2012 Pazartesi

 
”Mü’min’in iki yüreği vardır.. Biri kanar, diğeri sabreder…”
 
Hz. Ali

6 Eylül 2012 Perşembe

        !  !  !  !  !  !  !  !
!  !  !  iyi geceler.  !  !  !
    !  !  !  !  !  !  !  !

4 Eylül 2012 Salı

 
gönül hoşluğunun gramı kaça?

 


 
Ya Rabbi!
Gönlümün tesbihine umut boncukları dizdim tane tane.
Her bir çekişte af diyerek sığındım rahmetine...!!!



Ömrüm,
Ah benim ördükçe sökülen
Yakasız kolsuz hırkam...

Suskun değilsin...
Konuşarak hiçbir yere varamadığın insanları düşündükçe sessiz kalmayı tercih ediyorsun,
anlamıyorlar.


“Dert, gizlice Allah’ı anmana vesile olacaksa
tüm dünya mülkünden değerlidir...


İncelip
derinleştikçe
uzayıp gider,
caddeler...
seccadeler...
secdeler...

 
Şu sıralar çiğnenmiş bir vasiyet gibi üzgünüm.
Anladım ki, adına dünya denilen şey, bana göre değil.
Bütün ışıkları yanıyor üzüntümün...

...
...
...

Sanmayasın ki; aşk akıl işidir,
Gül ki her gönlün mürşididir…
Kimini kokusuyla şâd eder,
Kimini de dikeniyle irşad eder…
 
 

Sözlerin mevsimi hüznün dallarına tutunmuş bir rüzgar gibi
çeşm ile topluyorum yaprakları,
katmerli güllerin boynu bükük,
bahçede lâl olmuş bülbül,
... göçlerin kanatları intizam ile dizilmiş,
göğümdeki bulanıklık değil…

Yağmurun tozu toprağı yıkayıp arıttığı gibi,
açıyorum kalbimi ve yıkıyorum İnşirah...
Ardında zırhımı kuşanıyorum,
’’Seni bilecek işaretler
gönder ey Burhan,
ifade ve beyan berraklığı ver dilimize,
Eman ver bize ey
Eman sahibi’’diyerek…

Uzakta ki sırrın sesinden geçiyor,
bir ok gibi sığınıyorum, Bürünene,

yanıyor içim,
İbrahim’in gülşenlere düşüşü gibi...

2 Eylül 2012 Pazar


Çatallı yol ağzında şaşırıp kaldım Derviş!
Söyle hangi patika gül dağına gidermiş?

1 Eylül 2012 Cumartesi

Sitem


Ben ona sıkıntılı güz günlerinde
Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim.
Kırmak istememiştim duygu filizlerini.
Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu,
Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine.

İncinmesin diye tek,
Acıyı bile ters yüz eden
İncelikli bir gülümsemeyle yüzümde.

Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda,
Sıcacık bir sığınak olayım istemiştim.
İnsanlar içinde üşüdükçe,
Güvenle gelebileceği.

Kuşların kanatları neden vardır?
Bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?
Bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
Tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?
Konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince,
Yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim..

Ben ona sabah olamasam da,
Dingin bir ikindi olayım istemişimdir.
Herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin,
Yüzünde uçuk bir gülümsemeyle,
Yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına.
Serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını,
Dinlendireyim istemiştim,
Üşütmek istememiştim.

Ben ona, sevgi bir büyük derin deniz,
Ömür bir köpüktür demiştim dalgaların ucunda.
Uçuşan kırılan dağılan çoğalan;
Mavi resimler çizerek nemli bir sesle.
Kentin, yürüyüşüyle güzelleşen yollarına…
Ne köpüksüz deniz, ne denizsiz köpük olur.
Ve kimse bilemez demiştim hangi kıyılara vuracağını…
Alıp o ak köpüğü avuçlarıma, zamansız
Öldürmek istememiştim, çarparak yüreğimin kayalarına…

Ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında,
Gecikmiş… İnce… Güzel ve uzak…
Biraz da kendime istemiştim,
Sevgi adına...
 
Yollarından yürüyüşler sızdıran sonbahar...