8 Kasım 2011 Salı

Ölürdüm. İnan ölürdüm. Gözlerime hiç yağmur damlası düşmese ölürdüm. Kelebekler ağlamasa ölürdüm. Ölürdüm gemiler denizin üstüne beyaz köpüklü kahkahalar çizmese. Ölürdüm uçurtmalar poz vermese şehrin engebeli serinliğinde. Yanımdan gülücüklü çocuk oyunları geçmese ölürdüm. Ölürdüm sen aklıma gelmesen. İçimde kanat çırpmasan kelebeğim. Ölürdüm bir fırsat yakalasam efkarlı bir gecede. Bir an bulsam... zembereği kırılmış kaçmazdım. Hemen oracıkta ölürdüm... Hey!... Ölümlüler!... Fırsatlar ülkesinin ölümlü ve gülünç yolcuları!... Mola sandığınız bu küçük titreşim hayatın ta kendisidir. Onu sımsıkı tutun. Onu içinizde sımsıkı tutun, koruyun. Onu kendinizden koruyun. Sonsuz ışıltısı yanıltmasın sizi. Bu kıvılcım kutudaki son kibrit tanesi... Onu elinizden kaçırmayın. Çıkamazsınız bir daha asla içinizden. Bir daha görünmezsiniz aynalarda. Dökülür sırlarını. Dökülür bir ana denk düşen asırlarınız. Dökülür hüzünleriniz ve gözyaşlarınız ellerinize... Kelebeklerin de böyle güzel elleri olur muymuş canım? Böyle de güzel gülünür müymüş? Havalara atılıp dünyalar; böyle de zıp zıp zıplatılır mıymış? Türküler de sarhoşluk verir miymiş adama? Adamı zıvanadan çıkarır mıymış? Başını da belaya sokar mıymış? Adamın numaralarla arasını bozar mıymış? Adamı her şeysiz her şeysiz ortalıkta bırakır mıymış? Bu nasıl kelebekmiş böyle canım? Kelebekler adamın canını acıtır mıymış? Adamın canını acıtırmıymış?.... Ellerim çarpıntıların minicik ömürlerine şerh düşüyor durmadan. Rötuşlu resimlerim canımı acıtıyor. Kahretsin çok iyi görünüyorum yine. Flaşlar patlıyor ve kahretsin iyi ve yapayalnızım yine. Dokunamadan
hiçbir şeye...

Kanatlarına dokununca uçamazmış kelebekler doğru mu? Renkleri dökülürmüş çiçeklerin üstüne. Söyle doğru mu uçamayınca öldüğü kelebeklerin? Doğru mu ellerinde üşüyen bu kimsesizlik? Gözlerine inen buğu, içini titreten uçma korkusu. Haydi durma kelebeğim ellerimi tut!... Haydi yüreğime bas!... Haydi kapat gözlerini!... Haydi beni iterek sıçra!... Uç…
 Uç...
Uç...
Unuttun mu? Hani toplatıldı ya insanların kanatları… Hani uçmalar kaldırıldı ya…. Hani birbirini yiyor ya dünya… Hani kan gövdeyi götürüyor ya… Hani insanlar görmüyor ya birbirlerini… Hani gözleri bozulmuş ya yüreklerinin… Hani saçak altlarında birileri içlerini çekiyor da duymuyoruz ya… Hani karlı dağlar geçit vermiyor ya… Hani elimizden bir şey gelmiyor ya… Hani donmuş gibiyiz ya yüzyıllık bir soğuktan… Hani ağlıyoruz da gözlerimizde yaş birikmiyor ya… Hani ölüyoruz da hayat başımızdan gitmiyor ya… Hani seviyoruz da ellerimiz yaşamaya yetmiyor ya…
Hani yetmiyoruz ya birbirimize…Yetmiyoruz ya kendimize...
Senin dünyamı değiştiren bir başkalığın var kelebeğim.
Senin avuçlarıma
Beyaz
Bir
Güvercin
Gibi sığınan küçük güzel ellerin var. Senin beynimi ürperten bir sessizliğin var. Bazen bir kor yumağı gibi içime düşüp ıssızlaşıyorsun. Bazen kendine kıvrılıp koskoca bir yokluk oluyorsun. Bazen biriktirilmiş bütün kelimelere sağırlaşıyorsun. Duymuyorsun. Hey!... Hey!... Kelebeğim!...

Hey!..SES, üşür. AŞK, çift kişilik bir yalnızlıktır. HAYAT, ölüme ulanmış tiz bir çığlık… ÖLÜM, ışığı kemiren kör bir karanlık… SEN, her yeri kaplayan ince bir serap… BEN, küçülüp azalan bir kum tanesi... Kelebeğim, kaç kum tanesi var dünyada biliyor musun? Peki kaç yıldız var gökyüzünün karanlık perdesinde? Kaç çocuk sesleniyor içinden annesine? Kaç hayat çağırıyor kollarını açarak bizi? Kaç ölüm gözlüyor yolumuzu? Kaçı beni bekliyor bilmecelerin? Kaçı bekliyor seni? Kaçı bekliyor.İkimizi... Doğmayacak bir çocuğu bekliyor kimi kadınlar. Gelmeyecek bir gemiyi bekliyor kimi adamlar. Büyümeyi bekliyor kimi lanet çocuklar. Cinnetlerini bekliyor kimi soğuk kanlı deliler. Ölüme çare bekliyor kimi yüreksiz doktorlar. Hayata çare bekliyor kimi yürekli şairler. Ben seni bekliyorum. Bir tekerleği çevirerek yeryüzünün patikalarında. Sabırsız bir idam mangası beni bekliyor kapımda... Kelebekler hangi kapılardan geçerek geliyorlar dünyaya? Yaşlı bilge kadınların doğru mu ipeksi masalları kelebekler hakkında? Aynı gizemli tomurcuktan mı çiçekleniyor senin ipeksi beyazlığın? Hangi çağlayandan dökülüyor sesin? Hangi sura üflüyor nefesin? Hangi bilmediğim kıyamettesin... Bilinmeyen ne kaldı ki dünyanın köpüren dosyalarında:Arz talebi yaratır… elmanın yere düşmesini sağlayan yerçekimi kanunudur… ısınan hava genleşir… vatan kutsaldır… demokrasilerde çare tükenmez…  İnsanlar tükenir kelebeğim. Sararmış çınar yaprakları gibi dökülürler ağaçlardan tek tek. İnsanlar koca adamlar gibi konuşan küçük çocuklardır aslında. Gözlerine okyanus doldururlar. Ceplerine gökyüzü… insanlar kafalarındaki yılanlar tarafından kemirilirler. İnsanlar kendi sorularından vurulurlar……

SORU BİR: Alinin biri. Bakkaldan üç yumurta, bir ekmek ve bir karanfil alırda unutur mu her şeyi?

SORU İKİ: Ayşenin biri. Sınavı geçmezse yine de ağlayabilir mi günbatımında?

SORU ÜÇ: Adamın biri, hiç nota bilmeden aşık olabilir mi?

SORU DÖRT: Kelebeğin biri, birgün konar mı sıtmalanan yüreğime? Hepimiz kendi rengimizin peşindeyiz, değil mi kelebeğim? Hepimiz bir ipin ucundan çekiyoruz değil mi? Bazen kendimizden geçiyoruz değil mi, bazen birbirimizden? Bazen de içimiz sıkılıyor değil mi, vazgeçiyoruz...

Yürümekten...
Yürüdükçe uzuyor dünyanın boyu. Yürüdükçe artıyor mesafeler. Yürüdükçe bir yere gitmiyor ayaklarım. Yürüdükçe daha çok kanıyor dizlerim. Yürüdükçe genişliyor titremelerim. Yürüdükçe çoğalıyor içimde bir kelebek sıtması. Yürüdükçe takılıyorum tarihimin değişmez engeline: Yorgunum…

Yorgumum çok... Ne çok çiçek var, ne çok renk, ne çok koku, ne çok uzanış güneşe doğru, ne çok türkü var sevdalı, ne çok şiir acılı, ne çok kumdan kale var, ne çok sarı saçlı çocuk, ne çok ev var sarmaşıklanan, ne çok ıslık, ne çok film var, ne çok figür, ne çok zaman var kelebeğim, ne çok zamansızlık... Saatim beşi dalga geçiyor sanırım. Sanırım su geçirmiyor saatim. Sanırım ayrılığı saklıyor akrep, sanırım sevdadan yana yelkovan. Sanırım her şeyi aklından geçiriyor saatim. Sanırım
Üzmüyor beni….üzülme kelebeğim. Bugünü atlatırsak… yarın diye bir şey yok! Üzülme kelebeğim… Bir yıldız kayar kimsenin bilmediği. Üzülme kelebeğim… Ağlarken duyulmaz sesim. Üzülme kelebeğim… Korkarım yükseklerden. Üzülme kelebeğim… Kalır yalnızca güzelliğin... ALLAHIM NE GÜZEL UÇUYOR BU KELEBEK BÖYLE! ALLAHIM

Bitiyor
Kelimeler

Kelebek Sıtması - Gökhan Özcan

Hiç yorum yok: