5 Kasım 2011 Cumartesi

Cennet kapıları sonuna dek açıkken duasız olur mu?

 
Açılan ellerimde,çırpınan yüreğim var...
Sen zulmetmezsin.
Nefsimiz zalim,ruhumuz mazlum.
Kalbimizin nurunu örten nefsaniyet tortuları,
aklımızı yolumuza düşman etmiş.
Kendimizi çözmeyi bilmiyoruz ki,meselemizi çözelim.
Çöz bizi.... Bizi kendimize getir.
Biz burada sadece,Senin herşeyi bildiğini biliyoruz.
Herşeye gücünün yettiğine inanmaktan başka gücümüz yok!
Emanetlerinin,nimetlerinin hakkını veremiyoruz,
onlarla bütünleşemiyoruz,
onların bütünlüğünde hayatımızı bütünleştiremiyoruz.
Sürgünde gibiyiz,hicranlar içindeyiz.
Yaşadığımız hayat değil.
Bizim olmayanı yaşamak,yaşamak değil…
Ama gecenin sessizliğinde akan gözyaşları bizim,
ifadesiz ve rağbetsiz kalmış aciz tefekkür çırpınışlarının iniltileri bizim,karanlıklara saldığımız sessiz çığlıklar bizim.
Onların hatırına bizi affeyle Yüce Rabbim!
Her kederin özel bir duası ve her duanın esma tecelliyatı ile bir sırrı var…
Ya Hafîz,Ya Kerîm,Ya Vedûd…
Ya Allah ,Ya Allah ,Ya Allah !
Bizi bizden koru,bizi kimlik şaşkını olmaktan kurtar.
Bizi şahsiyetimizle buluştur,bütünlüğümüzle ihya eyle.
Bize Muhammed Mustafa (asm)’ın gerçek ümmeti olmak saadetine müyesser kıl.
Ya Hayyü Kayyûm,Ya Hafîz,Ya Erhamerrâhimin…
“Açılan ellerimde,çırpınan yüreğim var.

Temkine gelmeyen,ten kafesinde çırpındıkça kendini daha çok yaralayan deli yüreğim.
Bağışla onu.”

Hiç yorum yok: