15 Ağustos 2012 Çarşamba

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?


"Ölünce ne diyecekler? Muhtemelen; ölüm sana yakışmadı. Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler." diyen bir canın daha ten evindeki misafirliği son bulmuş. Dediği gibi ölümü muhtemelen ona da yakıştırmayacaklar. Hiç birimizin kendimize yakıştırıp yaklaştıramadığı gibi. Ama ölüm hak, ten fani... can baki... Allah rahmet eylesin...Müşfik Kenter ne güzel de yazmış zamâne hâllerini... Buyrun şiire... Ne hoş öyle değil mi?

****

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?

Hiç yorum yok: