11 Şubat 2012 Cumartesi

Ölü Kent.

Süslü kelimeler diyarından değil..

Ölü Kentin ıssız sokaklarından sesleniyorum..
Yollarımın sana varmak için Can attığı..
Kalbimin durduğu bir saatten..
Diş ağrılarının beynimde zonklayan nağmelerine inat..
Sana sesleniyorum yağmur dolu bulutlar ardından..
Hava soğuk.. Kent buz gibi..
Hadi sevgili...
Gel de yak artık şu kalbin ateşini...

Bilirsin beni sen.. tanırsın..
Kalu Bela'dan beri..
Orda görmüştüm İlk kez gözlerini..
Orda tutulmuştu dilim..
Lâl oluşum bu yüzden..
Sevgili...
Eski bir şehirde ..
Tramvayların sokakları dolaştığı caddelerde
İnsan selleri arasında..
Bir gece vakti..
Aklımda sen.. yanımda sen..
Kalbim taliptir Kalbine..

Sen sanmıştım ruh'umun aynasını..
Yanıldım.. yandım..
Ah sevgili..
Ateşten ve Nemrut'tan bî haber kaldım..
Unutmuşum İbrahim olduğumu..
Affet beni sevgili..
Aşk bana yasakmış...
Yeniden anladım..

Direne Direne.. Savaşarak öleceğim ..
Ölü Kentimi geçit vermez bakışlara teslim edip..
Ellerimde kurumuş gül yaprakları..
Sâlâ'lar eşliğinde; güneşin özgürlüğü haber verdiği o saatte..
Bu '' Ten Kafesin'' den çıkıp
Sana geleceğim...
Tüm günahlarıma rağmen..
Kabul eyle beni..
Rahman ve Rahim Olan...

İbrahim İnecik

Hiç yorum yok: