25 Aralık 2012 Salı

 
Herşey payına düşeni alacak. Rüzgar sesimizi, güneş gölgemizi, toprak bedenimizi; ama ruhumuz ebedi. İşte mühim olan da bu. En kıymetli malımız o değil mi? Onu bu davetin bir çiçeği, bir hediyesi olarak Rabbimize, yani verene götürüyoruz. Ölmemek için ölüyoruz. Hangi davete eli boş gidilir? Ahiret gibi saadete, cennet gibi bir davete, böyle bir hediye gerekir. Peygamberimiz Efendimiz “Ölüm, kulun canını Rabbine hediye etmesidir” buyurmuyor mu? Al Rabbim emanetini, verdiğin günkü gibi lekesiz olsun.
Benim baharımın hediyesi de bu, yeter ki gül koksun…

Hiç yorum yok: